Tweet |
Fakat şu anda belki de daha önemlisi bu değişikliğin ABD dış politikasının gündemindeki belli başlı konuları nasıl etkileyebileceği.
Guardian gazetesindeki değerlendirmede "ABD Başkanı'nın küresel ve çok taraflı uluslararası ilişkilere antipatisi değişmez ama Trump'un müdahalecilik karşıtı içgüdüleri ve kişisel diploması tutkusunun ağırlık kazandığı yeni bir denge oluşur. En iyi ihtimalle bu ayrıca Washington'un güvenlik kurumlarının politikaları arasında eşgüdümün geliştirilmesi ve bunun sonucu olarak da çoğu kez yeterince bilgilendirilmeyen başkana daha tutarlı tavsiyeler sunulur" diyor.
Gazetede Bolton'un görevden alınmasının ABD dış politikasının gündemindeki ana başlıklara muhtemel etkisi de irdeleniyor.
Bu açıklamayı ABD'ye yönelik 11 Eylül saldırılarının yıldönümünden hemen önce yapan Trump, son ana kadar gizli tutulan bu görüşmelerin iptal edilmesini Kabil'de bir BM askerinin intihar saldırısında ölmesi ile gerekçelendirdi.
Fakat yorumcular bu tür saldırıların ve can kaybının ilk olmadığına dikkat çekiyorlar.
Gözlemciler Trump'un kararının daha ziyade ABD hükümetinin savunma kanadından gelen , Afganistan'ın, tam da genel seçimler öncesinde meşru hükümeti koruyacak güvenceleri sağlamadan "teröristlere bırakılması" eleştirileri karşısında bir geri adım olarak görülebileceğini söylüyorlar.
Venezuela
Bolton Venezuela konusundaki toplantılarda ABD'nin bu ülkeye asker göndermesini öneren belgeler ve planlar sunmuştu. Amaç Nicolas Maduro liderliğindeki sol hükümeti devirmekti.
Bolton'un Maduro'nun hızla düşeceği ve Venezuela ordusunun hükümeti devirmeye girişebileceği öngörülerinin boş çıkması Trump nezdindeki itibarını epey sarsmıştı.
Fakat ABD muhalefet lideri Juan Guaido'ya tam destek vermeyi sürdürüyor ve daha bu hafta ABD yetkilileri Avrupa Birliği'ne Venezuela'ya yaptırım uygulaması için baskı yapıyorlardı. Yine de ABD'nin Venezuela politikasının ivme yitirdiğini söylemek mümkün.
İran
Dışişleri Bakanı Pompeo, Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Ulusal Güvenlik Danışmanı sıfatıyla John Bolton geçtiğimiz yaz ABD'ye ait bir İnsansız Hava Aracı'nı (İHA) düşürdüğünde, Trump'a "İran'a saldırı düzenlemeyi" önerdiler. Ama Trump askeri bir çatışmanın sonuçlarından çekinerek bu tavsiyeye uymadı.
Bu durum onu ekonomik baskıyı en üst düzeye çıkarma seçeneğiyle başbaşa bıraktı. Fakat AB'ndeki müttefikleri Trump'a direndi ve eğer İran'a saltırılmayacaksa tek alternetifin müzakere etmek olduğunu savundular.
Bolton'un İran'da arzuladığı bir rejim değişikliğini getirecek ayaklanma öngörüleri ise gerçekleşmedi ve İranlı reformcular ile sert tutumlular "dış güç" ABD'ye karşı safları sıklaştırdı.
Gerilimli zirveleri seven Trump, yeniden bir nükleer anlaşmanın koşulları müzakere edilebilecekse İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile buluşmaya istekli.
Fakat bunun gerçekleşebilmesi için Bolton'un görevden alınmasının yanısıra ABD'nin İran petrolü üzerindeki yaptırımları kaldırmayı kabullenebileceğini de belli etmesi gerekiyor.
Bolton'un görevden alındığının açıklanmasından hemen sonra konuşan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Trump'un bu ayın sonunda yapılacak BM Genel Kurulu sırasında İran Cumhurbaşkanı ile biraraya gelebileceğini söyledi.
Kuzey Kore
Bolton Kuzey Kore konusunda hep çatışmacı bir çizgi izlemiş ve Trump yönetiminde yer aldığı süre içinde de "önleyici saldırı" yapılmasını savunmuştu.
Kim Jong-un ile diyalog başlatılmasına şiddetle karşıydı ve bu yüzden Trump Kuzey Kore lideriyle yüzyüze görüşmeler yapmaya yöneldiğinde aralarında ciddi bir anlaşmazlık konusu daha oluştu.
Trump Kuzey Kore konusunda Trump'ın tavsiyelerini ısrarla kulak ardı etti ve bir anlaşma imzalama konusunda acele etmediğini söylemekle birlikte Kim Jong-un ile defalarca buluştu.
Bu arada Bolton sürekli olarak ülkesinin nükleer programından vazgeçmeyi reddeden Kim'e güvenilemeyeceğini vurguluyor ve Kuzey Kore'nin yeni kısa menzilli füze denemelerine işaret ediyordu.
Bolton bu denemelerin BM kararlarının çiğnenmesi anlamına geldiğini söylüyordu ama Trump bu fikirde değildi.
Bolton'a perde arkasında Kuzey Kore ile diyalog çabalarını baltalamak için uğraştığı, ABD'nin Kuzey Kore özel temsilcisi Stephen Biegun'a karşı kampanya yürüttüğü suçlamaları bile getirildi.